MODERN FİZİK :
20.yüzyılın başlarında ( ilk 30 yıl ) iki yeni gelişme oldu.Bunlar
kuantum teorisi ve rölativite teorisiydi.Bunlar kendilerinden önceki
buluşları açıklayabilmelerinin yanı sıra yeni keşiflere de imkan
sundular.Fiziği bugün ki durumuna değiştirip taşıdılar.
RÖLATİVİTE
Michelson-Morley deneyi ile ortaya çıkan ''göreceli hız'' olayını biraz
daha genişletmek için iki durum karşılaştırılabilir : Birinci durumda ,
70 km ile giden bir tren ve bu trenin içinde 3 km ile trenin ilerlediği
yöne doğru yürüyen bir A kişisi var.Dışarıda ki durgun B kişisine göre A
kişisi 73 km'lik bir hızla ilerliyor gibi görünür.İkinci durumda ise
tren durgun ama A kişisi yine aynı yöne , aynı hızla yürüyor.Dışarıdaki B
kişisi de ters yöne doğru 70 km ile koşuyor ( biraz yorulucak... ).Bu
durumda da B , A'yı 73 km'lik bir hızla ilerliyor gibi görür.Sonuç
olarak ; iki referans sistemi birbirine göre sabit hızla hareket
ediyorken meydana gelen bir olay , her iki sistemdeki gözlemciler
tarafından eşit özellikte ölçülür.A , B'ye göre 73 km ile uzaklaşırken ,
B de aynı hızla A'dan uzaklaşıyor gibi görünür.
Michelson-Morley deneyi , ''hızların toplanması'' kavramını doğru olarak
saptayamamıştı.Dolayısı ile biri durgun diğeri ise ışık kaynağına doğru
hareket eden iki gözlemcinin ölçeceği ışık hızının aynı , c , olacağını
da teyit edemedi.
Einstein ise ışık hızının sabitliği ile rölativite teorisini yanyana
getirerek birleştirdi. Zaman ve mekan hakkındaki sezgisel fikir ve
kabullenişlerimizin yanlış olduğunu göstererek , yeniden etraflıca
düşünülmesini sağladı.Einstein'in bu teorisinin sonuçları olarak ;
zamanda , uzunlukta ve kütlede kayma olmalıydı.Yani , eş iki saat durgun
olduklarında aynı ancak birbirlerine göreceli hareket içindeyken farklı
zaman ölçecekti.Eşit uzunluktaki iki çubuk göreceli hareket içindeyken
farklı uzunluklarda ölçülecekti.Yine göreceli hareket halindeki bir
cismin kütlesi,durgun olduğu zamankinden farklı ölçülecekti.
Zaman ve mekan kavramları , 4-boyutlu bir sistem içinde birbirine
yakından bağlıdır. 3-boyutlu uzay , karşılıklı ilişki halinde olduğu
''zaman-boyutu'' ile genişlemiştir.Bu teorinin önemli iki sonucu vardır ;
birincisi enerji ve kütlenin eşit olduğunu , yani bibirine
dönüştürülebilir olduğunu söylemesidir.Bu yüzden nükleer fizikte çoğu
kez , maddenin kütlesel miktarı belirtilmek istenirken enerjisel miktarı
kullanılır , eV yada keV gibi.İkinci önemli sonuç ise ışık hızına
getirilen sınırlamadır.
kaynak: Baktabul Msn messenger ifadeleri, Avatar, gif, smiley, Resimli
Siirler, izle, indir, Komik Resimler, programlar, Resimleri, Haberler Modern
Fizik - Baktabul Msn messenger ifadeleri, Avatar, gif, smiley, Resimli
Siirler, izle, indir, Komik Resimler, programlar, Resimleri, Haberler
Daha önce söylendiği gibi fizik iki ayrı şekilde ele alınır ; klasik
fizik ve modern fizik.Bunları rölativistik yada non-rölativistik olarak
ta adlandırabiliriz.Rölativistik fizikte ışık hızı ile kıyaslanabilecek
derecede yüksek hızlarda hareket eden cisimlerin hareketi ele
alınır.Diğerinde ise , yani newton mekaniğinde , makroskopik cisimlerin
hareketi ele alınır.Ve bu iki dünyanın yasaları birbirinden
farkıdır.Modern fizikte F=ma direk olarak kullanılamaz çünkü bu noktada m
, yani kütle de değişkendir.Bunun dışında , bu iki hız birbirinden
keskin bir çizgi ile ayrılmaz. Bazen 0,85c gibi bir hız kendisini
rölativistik olarak gösterebilirken , bundan daha büyük olan 0,86c
rölativistik olmayabilir.Burada son olarak , hiçbir cismin ışık yada
daha yüksek hızlarda var olamayacağını söylemek gerekir.
Enerji ile kütle arasındaki bağıntı E=mc2' dir.Işık hızı çok büyük
olduğu için , kütlenin eş değeri olan enerji de dolayısı ile çok büyük
olacaktır.Bu durum nükleer reaksiyonlarda ( reaktör ve nükleer
silahlarda olduğu gibi ) ve yıldızlarda kendisini açıkça göstermektedir.
Einstein'in 1905'teki ilk teorisi özel-rölativite olarak bilinir.Bu
teori , birbirine göre sabit hızlarla hareket eden referans sistemleri
içindir.Einstein 1915'te teorisini genelleştirerek genel-rölativiteyi
formüle etti.Genel-rölativite teorisi ise birbirlerine göre ivmeli
hareketi olan referans sistemleri içindir.Genel-rölativite ,
gravitasyonun , zaman-mekanın bir geometrisi olduğunu ve ışığın büyük
kütleli ( yıldız ) cisimlerin yakınından geçerken bükülmesi gerektiğini
öngörüyordu.Bu bükülme ilk olarak ta 1919'da gözlemlendi.Genel
rölativite , özel rölativiteden daha az biliniyor olsa da aslında
evrenin yapısı ve evrimi konularında çok derin öneme sahiptir.
KUANTUM TEORİSİ
Katı cisimlerden yayınlanan ışımalar tam anlamı ile açıklanamamıştı.Yine
bir fizikçinin çıkıp bu konuyu da diğer problemlerde olduğu gibi fizik
ile ambalajlaması gerekiyordu. Açıklamayı ilk getiren kişi Alman fizikçi
Max Planck oldu.Klasik fiziğe göre , katı cisimlerin molekülleri
sıcaklıklarıyla orantılı olacak genliklerde titreşebilirdi.Bu düşünceye
göre bütün frekanslar mümkün olmalıydı.Malzemeye enerji aktarıldığı
sürece termal enerjisi elektromanyetik ışımaya dönüştürülebilirdi.Planck
ise , moleküler osilatörün sadece ayrık paketçikler şeklinde
elektromanyetik dalga yayınlayacağını farz etti.Bugün bunlara kuanta
yada foton denmektedir.O'na göre herbir foton, kendine has bir
karakteristik dalga boyuna ve enerjiye sahip olacaktı ( dalgaboyu=c/f ,
f=frekans ve c=ışık hızı ).Planck bu teorisi ile , ışık teorisine tekrar
bir ikilem kazandırmış oldu.Çünkü parçacık olan bir fotonun
dalgaboyundan bahsetmiş oluyordu.Oysa yüzyıl boyunca ışık, dalga olarak
kabul görmekteydi.
KUANTUM MEKANİĞİ
Bir kaç yıl içinde özellikle 1924-1930 arasında , atom altı dünyaya
açıklık getirmek için , dinamiğe yeni bir teorik yaklaşım
kazandırıldı.Buna kuantum mekaniği yada dalga mekaniği denildi.Bu görüş
1923'te Fransız fizikçi L.de Broglie tarafından ortaya atıldı.Broglie ,
elektromanyetik radyasyonda olduğu gibi maddelerin de dalgalara sahip
olduğunu düşündü.Maddi parçacığa eşlik eden bu dalganın dalga boyu h/mv
idi.Bahsedilen madde dalgası , parçacığın hareketine kılavuzluk eden bir
pilot gibi kavrandı.Böyle düşünülmesinin nedeni , uygun koşullar
altında gözlenen difraksiyondu.Bu da, 1927 yılında Amerikan fizikçileri
C.Davisson ve L.H.Germer ile İngiliz fizikçi P.Thomson'un yaptıkları
elektron kristal etkileşimi deneyleri ile teyit edildi.Sonradan Alman
fizikçiler W.Hisenberg , M.Born , E.Pascual Jordan ile ünlü Avusturyalı
fizikçi E.Schrödinger Broglie'nin fikirlerine matematiksel elbiselerini
giydirerek daha ileriye taşıdılar.Bu teori artık bir çok fiziksel olay
ve klasik fiziğin el bile süremediği problemlerle başa çıkabilecek
kapasitesine yükselmişti.Bohr'un atomik enerji düzeylerinin
kuantizasyonunu teyit etmesine ek olarak , şimdi kuantum mekaniği çoğu
kompleks atom için açıklamalar getirebiliyor olmasının yanı sıra nükleer
fiziğe giden yolun perisi oluyordu.
Her ne kadar kuantum mekaniğine genellikle makro değil de mikro dünyada
ihtiyaç duyuluyor olsa da bazı makroskopik etkilere sadece kuantum
mekaniği başarılı açıklamalar getirebiliyordu.De Broglie'nin
dalga-parçacık ikileminin ötesinde, kuantum mekaniksel düşünce ile çok
önemli kavramlar bir araya getirilmiştir.Sonuçta da , bir elektronun
daima bir manyetikliğinin ve spin'inin olduğu keşfedilmiştir.Spin temel
bir özelliktir ve takip eden çalışmalarla diğer bütün temel
parçacıklarda da spin görülmüştür.1925'te Avusturyalı fizikçi W.Pauli
dışarlama ilkesini ilan etti.Bu ilke , aynı kuantum sayısına sahip
birden fazla atomik elektronun bulunamayacağını söylüyordu.Atomik bir
elektronu tam olarak tanımlayabilmek için 4 kuantum sayısına gerek
vardır.Dışarlama ilkesi elementlerin yapısının ve dolayısı ile periyodik
tablonun anlaşılabilmesinde hayati önem taşır.
Hisenberg 1927 de belirsizlik ilkesini ilan etti.Bu ilke , iki fiziksel
birimin aynı anda ve kesinlik içinde ölçülebilmesine doğal bir sınırın
varlığını ileri sürüyordu. Örneğin atomik bir elektronun , belirli bir
anda hem enerjisi hem de pozisyonu kesinlik içinde hesaplanamaz.
Sonunda kuantum mekaniği ve rölativitenin sentezini 1928'de İngiliz
matematiksel fizikçi P.A. Dirac yaptı.Bu sentez pozitronun varlığını ön
görmesinin yanı sıra gelişmekte olan kuantum mekaniğini doruk noktasına
ulaştırdı.Büyük oranda Bohr'un fikirlerinin ürünü olarak fizikte ,
farklı ve istatistik bir yaklaşım geliştirilmiş oldu.İstatistiksel
olasılığın gelecek hakkındaki kehanetleri , Newton mekaniğinin
deterministik neden-sonuç ilişkilerinin ayağını kaydırıp onun yerine
geçti.Çünkü maddenin dalga özelliği (belirsizlik ilkesine de uygun
olarak),tüm kuvvetler biliniyor olsa dahi,parçacıkların hareketinin ne
olacağının asla bilinemeyeceğini söyler.İstatistik yaklaşımın etki ve
sonuçları her ne kadar makroskopik hareketlerde tesbit edilemiyor olsa
da , moleküler,atomik ve atom altı dünyadaki rolü büyüktür.Yani mikro
dünyada baskın olan istatistiksel kuantum mekaniğidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder